18 Şubat 2008 Pazartesi

Bu reklam Sabiha Gökçen'den önce mi yapıldı?


National Geographics'in Şubat 2008 sayısının arka sayfasında yer alan Türkiye İş Bankası Millenium Lounge reklamı "İstanbul, Ankara ve İzmir'de Maksimum yıldızlı havaalanı koforu!" başlığıyla başlıyor. Ancak reklamın açıklamasının ilk paragrafı "İstanbul, Ankara ve İzmir Dış Hatlar Terminali'nde bulunan dedikten sonra yıldızla belirtilip reklamın sonuna Millenium Lounge'u tanımlamış. Açıklama aynen şöyle: "Millenium Lounge, İstanbul'da yalnızca Atatürk Havalimanı'nda bulunmaktadır" deniyor.

Reklama diyeceğimiz bir şey yok. Ancak, reklam sanki yapılmış sonra Sabiha Gökçen Havalimanı yapılmış bir şekilde eklenmiş yıldızla belirtilmiş. Yıldızla belirtilen açıklamaları abartan reklam sektörümüze bir yıldızlı reklam daha kattık. Hayırlı olsun.

Katma değer için zengin meyve çeşidi

Dünyada her zaman en iyi olan değil, en kaliteli de değil, en katma değer üreten kazanmıştır. Bu gelecek dönemlerde daha çok öne çıkacak. Çünkü, herkes daha çok katma değer üretme telaşında. Bu da rekabeti getirirken, ürün farklılaştırmaları ortaya çıkıyor. Çoğu birbirinin benzeri altyapıları kullansa da, meyve ve sebze gibi gıdalarda öne çıkan organik üretim dalgası, hormonal üretimin önünü kesmeyecek. Tam tersine daha da kamçılayarak, daha fazla kazandıracak. Ancak, daha çok kazanacak iki alan daha var. Bunlardan biri meyve ekstratları alanı, diğeri ise doğal meyvelerin bilinen ayrımlarından farklı olarak alt isimlendirmeleri ile yüzlerce yeni ürün çeşidi katılmasıyla oluşacak yeni yerel ürünler.

Babannemizin kullandığı isimlerde meyve alabileceğiz. Tilkikovan armut, hırsızalmaz kavun gibi çeşitlerde satılacak meyveler için bir çalışma grubu çalışıyor, Muğla'da. Yine National Geographic Türkiye'nin Şubat 2008 sayısında yer alan bir haberle bu bilgiyi öğrendim. 2006 yılından beri çalışan Meyve Mirası Çalışma Grubu sadece Muğla'da 28 meyve türüne ait 400 ad bulmuş. Bu neyi ortaya çıkaracak biliyor musunuz? 28 olan manavınızdaki çeşit, 400 çeşide ulaşacak. Bu da, meyve süpermarketleri gibi yeni iş alanları açılacak gibi. Çok fazla göremeyebiliriz. Ama gelecek 10 yıllık süreçte böyle bir girişim için hiç uzak değil. Bu meyve süpermarketine girdiğinizde sadece Muğla'dan 106 çeşit armut olduğunu görseniz, hangisini alırdınız? Tabii ki, babannenizin annenize söylediği ya da bir masalın köşesinde dinlediğiniz adda olanları. Burada, kim kazanacak sizce? Gelecek meyve pazarının gelişimini çok iyi pazarı bilmesem de, bu tip özel ürünü üretenler açısından orta vade için büyük başarı getireceğini söyleyebiliriz. Uzun dönemde ise, bu ayrıştırılmış tat piramidinin neresinde insanların tutulduğu önem kazanacak. Yani iletişim meyve pazarını uzun vadede çok değiştirecek. Kabzımal Mehmet, köpekkaldıran inciri diye bir alt ürünü topluyorsa ve bir iletişim profesyoneliyle çalışıyorsa, bu pazarda daha çok adından söz ettirecek.

Yeni iş alanlarını biz belirleriz, ama işsizlik sürekli artar. Herkeste para vardır, alışveriş merkezleri tıkabasa dolar. Ama herkesin mükemmel dediği o alanlara kimse girmez. Hep başkası yapmak zorundadır. Limon satmak artık hiç geçerli değil, zaten benim bile bir limon aldığım yer var. Müşteri memnuniyeti yani. Siz en iyisi, meyve üretin.

Kar taneleri


Kar tanelerinin şekliyle ilgili bir yazı oludunuz mu şimdiye kadar. Ben sanırım ilk kez okudum. Çok kısa, ama çok doyurucu görsellerle bezeli bir yazı. Bu yazı Şubat 2008 sayısında National Geographic Türkiye'nin 35'inci sayfasında yer alıyor. Sadece bir sütunla sınırlı yazı da, kar tanelerini inceleyen Kaliforniya Teknoloji Esntitüsü Fizik Bölümü Başkanı Kenneth Libbrecht küresel ısınmayla kar tanelerinin ilgisini kurulabileceğini belirtse de, benim ilgimi kar tanelerinin görselleri ve sıcaklıkla olan farklı görüntüleri dikkatimi çekti. Sıcaklık -1 ile -3 arasındayken tabaka halinde dallı bilinir bir yapıda olduklarını ve - 5'deyken ise iğne şeklini aldıklarını öğrendim. Sıcaklık ile kristal şekil değişimi arasındaki bağıntı kurulmaya çalışsa da, yazının içinde laboratuvar ortamında kontrollü olarak üretilen kartanelerinin kristalin gelişimiyle beraber görünmesi gerektiği belirtiliyor.

Bir damla su buz dağını nasıl deler?

Bu bir bilmece, kurmaca, soru değil. Olan olgunun araştırılması için okuduğum bir yazıdan. Yine National Geographic Türkiye'nin Şubat 2008 sayısından. Habere göre, NG Society'nin desteklediği bir grup bilimadamının Nepal Çin sınırında bulunan Everest'in yamaçlarındaki Himalaya buzullarının nasıl bir damla su ile bir köprü haline geldiğini gösteriyor. Bilimadamlarının araştırması bir damla suyun nasıl deldiğinden çok mağaraların içinde oluşan ve adeta galerileri oluşturan yüzeylerin nasıl oluştuğunu bulmak. Böylece, küresel ısınmaya çare bulmak için bir umut besleseler de, haberin arkasını arayan ben yine şunu merak ediyorum. Bir damla su, nasıl olur da böylesine bir görsel şöleni yapar? Bu görsel şölen, buzulların içinde dolaşan su dolaşım sisteminin oluşturduğu bir şey midir? Hepsi birer rastlantıysa, bir damla nasıl döne döne bu kadar iş yapmış?

Kardeşkanı mücevher mi?


Kardeşkanı dediğimde hani 80'li yıllarda çocukluğunu, gençliğini yaşayanlar için çok yabancı olmayan bir kelime kullandım. Benimde aklıma gelen ilk vurgu oydu. Ancak, bu yazıdaki Kardeşkanı bir ağaç. Yemen'in Sokotra Adası'nın önemli bir bölümünü kapsayan o aşırı abartılı tablolarda betimlenen çok dallı ağaçlar ya da Picasso'nun hani o ağaç dallarının bir bütün oluşturup mantar görünümü kapsayan bir ağacın adı. Bugünlerde turizm sektörünün dikkatini çeken adanın dörtte üçü koruma alanı olarak ilan edilse bile, ada şu anda turizm patlaması yaşayan bir yer. National Geographic Türkiye'nin Şubat 2008 sayısında yer alan resimlerine baktığınızda bir tabloya baktığınızı zannetseniz de, burası Yemen'in 320 km açığındaki Sokotra adasından sadece bir görüntü. Burayı bir 'dünya mücevheri' olarak tanımlasalarda, bu narin yapıdaki kardeşkanı ağacı umarım yokolmaz..

Ezber bozan bir kapak..

National Geographics'in Şubat 2008 sayısında dünyanın bildiği Firavunların mezarları ile ilgili bir mit ezberi bozuluyor. "Siyah Firavunların Ülkesi" başlığıyla verilen kapak yazısı bildiğiniz Fİravun mezarlarının bulunduğu ülke olarak bilinen Mısır'ın yanına Sudan konumlanıyor. Hatta 'Siyah Firavun' tabiriyle Firavunların bilinen madalyonunun görünen yüzünün arka yüzünü gösteriyor. Mutlaka okunması gereken bir sayı. Yine koleksiyonluk.

Bu arada, kendi içinde karışıklığıyla gündemden düşmeyen Sudan, bilinen petrol zenginliğinin yanında, Siyah Firavun mezarlarını turizme açmayı başarabilirse o zaman National Geographic Türkiye'nin kapağında dediği gibi, sadece tarih değil, Afrika turizm dengeleri yeniden değişebilir.